Biraz iddalı bir giriş olacak belki ama Prestif filmi için şu ana kadar izlediğim en mükemmel filmlerden biri diyebilirim. Bu filmi televizyonda türkçe dublajlı olarak izlemiştim. O zaman da beğenmiştim ama görünen o ki çok dikkatli izlememişim. Özellikle filmde bazı yerlerde eskiyi, bazı yerlerde de o anda olan olayları anlattığı için, ayrıca filmin belirli bir kısmını izlemediğim için anlaması da zaman almıştı.
Bir süre önce arkadaşımdan aldığım filmlerin içinde bu film de vardı. Bu sayede filmi bir kez de orijinal diliyle ve türkçe altyazılı izleme imkanım oldu.
Filmin Konusu: Beğenilen yönetmen Christopher Nolan’dan (“Memento,” “Batman Başlıyor”) illüzyon kumaşından örülmüş bir macera geliyor. Bu beklenmedik dönüşlerle dolu gizemli öyküde, Viktorya Devri’nde iki sahne sihirbazı, giderek şiddetlenen bir savaşa ve birbirlerinin mesleki sırlarını ortaya çıkartmak için doymaz bir susuzluğa dönüşen güçlü bir rekabete girişiyorlar. Bu iki görkemli adamın cüreti tutkuya, şovmenliği bilime ve hırsı dostluğa kırdırmalarının sonuçları tehlikeli, ölümcül ve hileli oluyor.
Her şey yüzyılın başında, hızla değişen Londra’da başlıyor. Sihirbazların ünlü ve en üst mertebede idol olarak kabul edildikleri bir zamanda, iki genç sihirbaz şöhrete giden yolu çizmeye başlarlar. Gösterişli, sofistike Robert Angier (HUGH JACKMAN) tam bir şovmenken, yontulmamış ve gelenekçi Alfred Borden (CHRISTIAN BALE) sihirli fikirlerini gösterme yeteneğinden yoksun, yaratıcı bir dahidir. Birbirlerini takdir eden arkadaşlar ve ortaklar olarak yola çıkarlar. Ama en büyük numaraları ters gidince, aralarında ömür boyu sürecek bir düşmanlık başlar; ikisi de bir diğerini geçme ve altüst etme niyetindedir. Sürdürdükleri aşırı rekabet, her numarayla, her gösteriyle daha da büyür; ta ki sınır tanımayana, hatta elektriğin yeni ve inanılmaz güçlerini ve Nikola Tesla’nın bilimsel dehasını işin içine dahil edene dek…
Filmde beni en çok etkileyen kısmı hikayesiydi. Filmi izlerken sonu kesin şu şekilde bitecek gibi bir düşünce kafanızdan geçmiyor. Aslında filmi izlediğiniz sırada hiçbir çekiciliği olmayan, sıradan bir film gibi ama film bittiğinde ve parçalar birleştiğinde hikayesinin ne kadar güzel olduğunun farkına varıyorsunuz.
Filmin oyuncu kadrosu da çok iyi seçilmiş. Ben diğer oyuncuları çok fazla filmlerde görmememe rağmen, bu filmde oynayan X-Men filminde Wolverine karakteriyle tanıdığımız Hugh Jackman, buna ek olarak Michael Caine ve Christian Bale’in performansını beğendiğimi de belirtmek isterim.
Son zamanlarda yapılan filmlerde genellikle çok farklı hikayeler yok. Hepsi birbirinin aynı gibi gelmeye başladı. Farklı bir hikayesi olan bu filmi daha önce izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim…
Comments of this post
Mustafa
09 Ocak 2012
bir baş yapıt. izlemeyenler çok şey kaybeder 🙂
P_Buyukarslan
09 Ocak 2012
Aynen Mustafa. Benim favori filmlerimden biri.